Turizm ve İzmir

Gökmen Küçüktaşdemir

 

 Hani, “Bakarsan bağ, bakmazsan dağ olur” diye bir atasözümüz vardır bizim. Ülkemiz turizmi, bu sözün en rahat kullanılabileceği mecradır bence. Buna en güzel örnek ise yabancılar tarafından bizim topraklarımızdan götürülen antik kalıntıların, parlatılıp süslenerek kendi topraklarında bir turizm aracı olarak kullanmalarıdır. Hala turizmin önemini kavrayabildiğimizi tam olarak düşünmüyorum. Benim bu düşüncemi, geçtiğimiz günlerde katıldığım turizm konulu bir televizyon programında İzmir SKAL International Başkanı Faik Alsaç özetledi. Faik Alsaç, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yatırım Geliştirme ve Planlama Daire Başkanı Adnan Arslan, İzmir Vali Yardımcısı Haluk Tunçsu ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’nun anlattığı projelerinin ardından,  “Anlattığınız çalışmalar güzel ama benim otelim hala boş” dedi.Turizm bence ‘aşk’ gibidir. ‘Tanıtım’ ve ‘hizmet memnuniyeti’ yan yana gelirse doğal süreç işlemeye başlar. Yoksa otelinin boş olduğunu söyleyen sektör temsilcilerinin belirttiği gibi olay platonik bir hikayeye döner. 

 

*** 

 

 Yıl 2010… Hala İzmir’in bir kruvaziyer limanı yok. Ulaştırma Bakanlığı’nın verdiği yatırım sözü önemli belki ama bence vahim olan bugüne kadar kente turist akmasını sağlayacak böyle bir eksiklik için yeterli çalışmaların yapılmamasıdır. Kurulacak yeni limana 6 geminin aynı anda yanaştığı gün İzmir’e yaklaşık 18 bin turistin geldiğini düşünün ve bir de kentin geçen yıllar içinde kaybetmiş olduklarını…Bence sadece turist çekmekle de bitmiyor iş. İzmir en büyük hatayı, yanlış yapılaşmayla gerçekleştirmiş. Kentin eski yüzü korunamamış. Şimdi kente limandan gelenler kıyı boyunca bir set gibi dizilmiş yüksek binaları, karayoluyla gelenler ise gecekonduları görüyorlar.  

 

 

***  

Madem bunları değiştirmek için çok geç kaldık, o zaman yeni ve sağlıklı projeler için kentin üst düzey yöneticilerinin kendilerini bir turistin yerine koyup İzmir’de geçirecekleri en az 5 günü planlamalarını öneririm. Özellikle de gece hayatını unutmayarak… Tabii bunlar yapılırken geçmişten ders alıp tüm odalar ve sivil toplum örgütlerinden onay alınmalı ki, çeşitli davalar açılarak zaman kaybı oluşmasın ve harcanan emekler boşa gitmesin. Bunca eleştiriden sonra Büyükşehir Belediyesi’nin kongre turizmi için ortaya koyduğu çabalardan, Seferihisar’ın ‘Yavaş Şehir’ hareketine katılmasından ve Alaçatı’nın Atina’da biten EUROVELO yol ağını (Avrupa bisiklet yolu ağı) ülkemize taşımasından da gururla bahsetmemiz gerektiğini de biliyorum. Ve inanıyorum ki elimizdeki değerlerin farkında olup onlara sahip çıktığımız gün tüm sorunları aşacağız.