Türkiye'nin ilk su altı
haritası çıkarıldı
Dokuz Eylül Üniversitesi'nin 6 yıl süren araştırmaları sonunda Ege'de yaklaşık 80 batık bulundu, İzmir kıyılarının su altı kültür mirası açısından ülkemizin en önemli bölgesi olduğu ortaya çıktı
Gökmen KÜÇÜKTAŞDEMİR / 25.12.2012
Tarihi zenginlikler bakımından şanslı bir coğrafyada yaşıyoruz. Farklı kültürlere evsahipliği yapan Anadolu'da nereye baksak, nereyi kazsak bir tarihi eserle karşılaşabiliyoruz. Aslında bu durum etrafımızı çevreleyen denizlerimizde de aynı. Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü de geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin su altı zenginliğini tam olarak tanımak ve gelecek nesilleri aydınlatmak için 30 kişilik ekip, 6 yıl süren çalışmalarını tamamladı. Öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Harun Özdaş'ın başkanlığında yürütülen "Türkiye Batık Envanteri Projesi" 2012 yılı çalışmaları için yüzlerce kilometre yol katedildi, yüzlerce dalış yapıldı.
TÜRKİYE SU ALTI ARKEOLOJİSİ VAKFI'NDAN DESTEK
İki yıllık bölümü TINA (Türkiye Su Altı Arkeolojisi Vakfı) tarafından desteklenen proje, 2012 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi ile Kültür ve Turizm Bakanlığı'ndan sağlanan kaynaklarla sürdürüldü. Bugüne kadar bilinmeyen çok sayıda batığın yanı sıra su altında kalmış mimari kalıntıların yerleri tespit edildi. 2012 yılı çalışmalarında Ege'de İzmir Sığacık Körfezi ile Muğla Fethiye körfezleri olmak üzere 2 bölgede yoğunlaşıldı. Fethiye Körfezi'nde yapılan araştırmada, önemli sonuçlara ulaşıldı. Bölge ticaretinde Hellenistik ve Roma döneminden itibaren önemli bir rol oynayan Rodos batıklarının yanı sıra, Arkaik Dönem'e (MÖ 6. yy) tarihlenen bir Kıbrıs batığı bulundu. Araştırmalarda arkeojeofiziksel çalışmalar Dr. Nilhan Kızıldağ tarafından yürütüldü ve bölgedeki depremlere bağlı olarak ortaya çıkan tektonik çökmeler ile bunun antik kıyı yerleşimleri üzerindeki etkileri incelendi. Ülkemizde Kekova'dan sonra su altı mimari kalıntıları açısından en zengin bölgenin Göcek Körfezi olduğu ortaya çıktı.
80 BATIK BULUNDU
Çalışma sonuçlarına göre, Fethiye'nin dışında en önemli bölgeyi İzmir sahil şeridi oluşturuyor. Bu bölgede Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsüne bağlı "9 Eylül 1" gemisiyle sonar çalışması yapılarak Sığacık Körfezi ve Sakız ile Alaçatı Körfezi arasındaki bölgelerde 80 ile120 metre arasındaki derinliklerin akustik haritası çıkarıldı. Bu çalışma sırasında çok sayıda batık alanı tespit edildi. Bu batık alanlarının 2013'te ROV (su altı robotu) ile araştırılması planlandı. Bu çalışmalar sonucunda, İzmir kıyılarının su altı kültür mirası açısından ülkemizin en önemli bölgesi olduğu ortaya çıktı. MÖ 6.yüz yıldan 20. yüz yıl başlarına kadar geniş bir zaman dilimine ait gemi kalıntıları bulunan bölgede, amforalar, sütunlar, sütun başlıkları ve kaideleri, değirmen taşları, mermer yapı malzemelerine, savaş gemilerine ait kalıntılara rastlandı. Son 6 yıl içindeki araştırmalarda, Ege'de bulunan yaklaşık 80 batık, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitü bünyesinde kurulan "Ulusal Su Altı Kültür Mirası Coğrafi Bilgi Sistemi"ne kaydedildi. Dünya Su Altı Kültür Mirası açısından Ege en başta gelen bölge oldu. Bu araştırmaların bazı etaplarında, Piri Reis'in yanı sıra Su Altı Arkeoloji Enstitüsü'nün (INA) Virazon isimli araştırma gemisi kullanıldı.
OSMANLI DÖNEMİ GEMİLERİ ARAŞTIRILIYOR
Bunun dışında bölge genelinde çok sayıda Osmanlı Dönemi batıklarına rastlandı. Bu kapsamda ilk defa ülkemizde Osmanlı batıkları konusunda su altı araştırması başlatıldı. Bütün bilgileri yeni oluşturulan "Osmanlı Dönemi Su Altı Kültür Mirası Coğrafi Bilgi Sistemi"ne aktarılıyor. Gerek Fethiye Körfezi, gerekse Sığacık Körfezi'nde bulunan batıklar, yörenin deniz ticaretinde önemli bir geçiş yeri olduğunu gösteriyor. Araştırmalarda gemilerin en çok batma nedeni olarak bölgedeki hava şartlarının ani değişimlerinin olduğu ortaya çıktı. Ayrıca çok sayıdaki koyun, gemilerin demirleme yeri olarak kullanıldığı ortaya çıktı. Bu koylarda çeşitli yüz yıllara ait toplam 40 çapa bulundu. Bölgede bulunan batıklar ve çapalar, bölgesel ticaretin yanı sıra Kartaca (Kuzey Afrika), İtalya, Kıbrıs, Suriye ile Anadolu arasındaki taşımacılığın izlerini de ortaya koyuyor.
ÇANAKKALE'Yİ ANMAK
Bakalığa verilmek üzere hazırlanan bu raporun dışında Çanakkale Boğazı ile Gelibolu Yarımadası çevresinde, şimdi güvertelerinde genç ve heyecanlı bahriyelilerin koşuşturmadığı, topların ateş ve ölüm kusmadığı, bacalarından duman tütmeyen savaş gemileri yattığını da hatırlamak gerekiyor. Onlar, artık sessiz ve mavi bir dünyanın esirleri... Bahriyelilerin yerini balıkların, ateş ve ölümün yerini binbir renkte mercanın ve su altı canlılarının aldığı batık gemilerin içindeyse hala Çanakkale Savaşı'nın izlerine rastlamak mümkün.
Rapordan
önemli
satırbaşları
* Türkiye'de ilk kez su altı haritası çıkarıldı. Ege'nin batıklar ve su altı mimarisi hakkında bilgi sahibi olundu.
*Yapılan çalışmayla Türkiye, dünyanın en sağlam su altı envanterine sahip ülkesi oldu. Tüm çalışma video ve fotoğraflarla belgelendi.
* Son 6 yıl içinde Kuzeyde Gökçeada'dan güneyde Fethiye Körfezi'ne kadar olan bölgede yaklaşık 800 noktaya araştırma dalışı yapıldı.
*Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsüne bağlı "Dokuz Eylül 1" gemisiyle sonar çalışması yapılarak Sığacık Körfezi ve Sakız ile Alaçatı Körfezi arasındaki bölgelerde 80-120 metre derinliklerin akustik haritası çıkarıldı.
* Bugüne kadar bilinmeyen birçok sayıda batığın yanı sıra, su altında kalmış mimari kalıntıların yerleri tespit edildi.
* İlk defa ülkemizde Osmanlı Dönemi batıkları konusunda bir su altı araştırmasına başlandı.
* İzmir'in su altı kültür mirası açısından ülkemizin en önemli bölgesi olduğu anlaşıldı.
* Son 6 yılda yapılan araştırmalarda Ege'de bulunan yaklaşık 80 batık, Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitü bünyesinde kurulan "Ulusal Su Altı Kültür Mirası Coğrafi Bilgi Sistemi"ne kaydedildi. Dünya Su Altı Kültür Mirası açısından Ege en başta gelen bölge oldu.
Dünyanın bilinen en
eski batığı Bodrum'da
EGE'NİN en büyük değerlerinden bir de Türkiye'nin tek, dünyanın da sayılı müzelerinden biri olan Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi. Müze, başta bahçesindeki çiçek kokusu ve Ege denizinin güzel esintisiyle sizi karşılayıp tarihin koridorlarında gezdiriyor. Müzesi, St. Jean Şövalyeleri tarafından 1406-1523 yılları arasında inşa edilen Bodrum Kalesi içinde yer alıyor. Kalenin tüm kuleleri Bodrum Müzesi'nin sergileme alanı olarak kullanılıyor. ''Dünyanın bilinen en eski batığı'' olarak tanımlanan Uluburun Batığı'ndan elde edilen eserler, müzenin en önemli eseri arasında gösteriliyor. Batıktan çıkarılan, Nefertiti'nin altın mührü, amforalar, cam boncuklar, altın kolye ve taş çapa gibi eserler Akdeniz'deki ticareti gözler önüne seriyor. Dünyanın en eski kitapçığı da bu eserler arasında yer alıyor. Bal mumu üzerine yazılan yazılar su altında dağıldığı için kitapçığın üzerinde ne yazdığı konusunda bir bilgi bulunmuyor. Kitapçığın, kaptanın not defteri olarak kullanıldığı düşünülüyor. Müzeyi bu yıl 1 Ocak-1 Aralık ayları arasında 156 bin 918 kişi ziyaret etti, yaklaşık 1 milyon 500 bin gelir elde edildi. Müze Müdürü Yaşar Yıldız, "Müzemiz, Türkiye'de oldukça önemli bir konuma sahip. 1960 yılından sonra yapılan sualtı kazı ve araştırmalarda çıkan eserler sergileniyor. Müzemiz oldukça zengin durumda ve kendi alanında dünyadaki tek örnek diyebiliriz. Çünkü diğer ülkelerdeki müzeler daha çok denizcilik tarihi adı altında ve yakın tarihle ilgili eserler sergiliyorlar. Bizim müzemizde dünyanın en eski batığı olan, Uluburun Batığı'ndan çıkan eserler sergileniyor" dedi.