Fransa'da dans dersleri veren Lale Samuk Roche, Prans Albert ile yakın dost...
Gökmen KÜÇÜKTAŞDEMİR
Lale Samuk Ruche, Monaco Sarayı'ında, özellikle de Prens Albert tarafından çok seviliyor. |
Hayatının büyük bir bölümünü ailesiyle gezici lunaparkla şehir şehir gezerek geçiren Lale Samuk Roche, sıradışı yaşamının kapılarını Yeni Asır'a açtı. Bir yaşam tarzı haline getirdiği dans ile Türkiye'den başlayan yolculuğunu Monaco Prensi Albert'in karşısına taşıyan Lale Samuk Roche, bugün ülkemizde ve Fransa'da kendi uslübünü yüzlerce öğrencisine aktarıyor. Cambaz bir babanın kızı, ünlü kantocu Kel Ayşe'nin torunu İzmirli Roche, artık oryantalin yeni kraliçesi.
GENLERİNDE VAR...
-Dansa nasıl başladınız?
"enim yeteneğim biraz ailemden geliyor. Babaannem dansçı, babam cambaz, halalarım akrobatmış. Dönemin ünlü simalarından, namı "Kel Ayşe" olan babaannem, İstanbul'da orta oyunculuğu, dansözlük ve kantoculuk da yapıyormuş. Kendimi bildim bileli dans ediyorum."
-Yaptığınız dans oryantal olmasına rağmen içinde cinselliği ön plana çıkaran figürler yok. Ortaya koyduğun bu dansı bize biraz anlatır mısınız?
"Bu dans bildiğimiz oryantalden farklı. Aynı zamanda meditasyon olarak da yapıldığı zaman, kişinin ruh haline göre de değişiyor. Bu konuda uzun araştırmalarım oldu. Bunların sonucunda doğu ve batı kültürlerini kendimden de figürler ekleyerek farklı bir tarz oluşturdum. Çünkü oryantal dans zaman içinde orijinal halini yitirmiş ve belli hareketler tahriğe, para alabilmek için ticarete dökülmüş. Benim ortaya koyduğum bu dansta amaç bedeni müziğe bırakmak sadece popo sallamak değil, amaç bedeni müzikte kontrolde tutabilmek, doğru nefes alıp vermeyi öğretmek."
DEŞARJ OLMAK
-Bu dans nasıl bir meditasyon etkisine sahip?
"Çocukluğumda dans benim için bir deşarj olma ve rahatlama anlamına geliyordu. Kendimi kötü hissettiğim zamanlarda da mutlu olduğum zamanlarda da odama girip, kapıma kilitleyerek dans ederdim. Oryantalin tarihçesini okuyup anlamını incelediğimde de, bunun bir öze dönüş, kendini buluş, kendine özgüven sağlama anlamına geldiğini anladım. Arkeologların araştırmalarında, İ.Ö. 5 bin yıllarına ait tabletlerde oryantalin, dini törenlere yapılan bir ibadet şekli olduğunu bulmuşlar. O zamanki kadınlar hamile kalma olayını karşı cinsle birlikte olmak değil de, tanrıya yaptıkları ibadetten dolayı tanrının onların bedenlerine verdiği bir hediye olarak düşünüyorlarmış. Ve doğumu gerçekleştirirken de senkronik hareketler yaparak da doğumu kolaylaştırıyorlarmış."
-Dansözlere bakış açısı yurt dışında nasıl?
"Fransa'da dansçılara dansöz denirken Türkiye'de poposunu sallayan herkes dansöz sayılıyor. Fransa'ya gittiğimde de Arap kökenli kişilerin Türkiye'deki gibi bu dansı masa mezesi olarak yaptığını gördüm. Dansözlük yapmamaya karar vermişken bir üniversitede oryantal üzerine açılan bir bölüme beni hoca olarak çağırmaları ders vermeye başladım. Orada isminize değil yaptığınız işe bakılıyor. Monaco'ya oryantal dansı ilk götüren ve kabul ettiren benim. Şu anda Monaco'da çok iyi bir bale okulunda da ders veriyorum ve önümüzdeki yıl sergilenmek üzere bale ile oryantal karışımı bir gösteri hazırlıyoruz. Bu gösteri hazırladığımız çocuklarla 23 Nisan Çocuk Bayramı için Türkiye'ye geleceğiz. Böylece Monaco ilk kez Çocuk Bayramı'na katılmış olacak. Bu arada bu yıl Nice'de kendi okulumu da açacağım. Orada insanlar aldıkları dersi evlerinde verdikleri bir partide övünerek gösterirken nedense ülkemizde oryantal dersi aldığını insanlarımız gizliyorlar."
-Fransız üniversitelerine girdiğin gibi Monaco kraliyet ailesiyle tanışma, onlara da hünerlerini sergileme fırsatı buldun. Bu nasıl oldu ve neler hissettin biraz anlatır mısın?
"Bir gün Monaco'dan bir bayan aradı ve bir yarışma düzenlediklerini, kazanan kişinin 2 ay boyunca gerçekleştirilen Lübnan Geceleri'nde sahne alacağını söyledi. Bu teklif Manaco'da çok sayıda otele, casinoya ve işyerine sahip olan bir şirketten geldi. Ve 5 dansçı arasından beni uygun gördüler. Orada iki ay kadar düzenli çalıştım. Daha sonra da birkaç kez Prens Albert ve kendinisi kaybetmeden önce Prens Rainier'in bulunduğu ortamlarda dans etmek için tekliflerler aldım. Ortaya koyduğum performansla ister istemez hem kraliyet ailesinden, hem de halk tarafından kabul gördüm."
-Bir yandan da Türkiye ile bağınızı da koparmadınız öyle değil mi?
"Evet. Ben İzmirli'yim ve İzmir'i çok seviyorum. Ailem burada oturduğu için de elimden geldiği kadar buraya gelmeye çalışıyorum. İzmir'e geldiğim zamanlarda da ders verip, paylaşımlarda bulunacağım bir yer ile anlaşmak üzereyim. Ayrıca İstanbul'da Hill Side adlı bir spor kompleksinde de ders veriyorum. Belki ilerleyen zamanlarda Türkiye'de de bir dans okul açabilirim."
-Oryantal öğrenmeye gelen insanlardan aldığınız tepkiler nasıldı?
"Her şeyden önce derste çok mutlu oluyorlar. Gördükleri diğer örneklerden farklı olduğunu ve dans ederken kendilerini daha iyi hissettiklerini, benimle birlikte daha çabuk hareketleri kavradıklarını söylüyorlar. Vücutları bir yumuşama, incelme ve esneklik kazanıyor. Ayrıca bedenin müziğe ayak uydurabilmesini öğreniyorlar. Bir de ben derslerimde gülmeyi şart koşuyorum. Güldükçe ne kadar güzel olduklarını görüyorlar. Günümüz şartlarında insanlar gülmeyi unutuyor, bu derste onların ruhsal gelişiminde bu yüzden önemli bir faktör oluyor."
-Dans ederken bahsettiğiniz ruhsal ve bedensel rahatlamayı sağlayan en önemli bölgelerden birinin de karın, öyle değil mi?
"Evet. 2001 yılında Amerikalı bir Prof. olan Amerikalı Micheal Gershon karın bölgesinin ikinci bir beyin olduğunu ispatladı. Ve bu tıpba nörogastroentroloji adlı bir bilim dalı olarak girdi. Bundan önce Fransız bir diyatisyen Pier Palardi birçok çalışmasında bunu vurgulamış. Karın bölgemiz bizim 2. beynimiz. Günlük hayatta yaşadığımız duygusal iniş ve çıkışlar önce buradan geçiyor. Beyin ve karnım uyumlu olarak çalıştığı zaman bizler sağlıklı insanlar haline geliyoruz. Bunu iyi kullanmak için de önce soluk alıp vermeyi doğru bilmek gerekiyor. Bizler iki yaşına kadar doğru solunumu koruyabiliyoruz daha sonra ciğerlerimizden solumaya devam ediyoruz. Bunun nedenide bu yaştan sonra özellikle kadınlar üzerinde toplumsal baskıların artması..."
-Zayıflamak isteyen bayanlarda size başvuruyorlar değil mi?
"Evet. Diyaframımızı kullanarak doğru solunum yaptığınız zaman aşırı yeme ihtiyacı duymuyorsunuz. Doğru solunum yeteri kadar oksijen almamızı sağlarken bunu yapmadığımız zaman kilo almanın dışında çeşitli hastalıklara da kapı açmış oluyoruz."
-İyi bir oryantal olmak isteyen bir kişi ne kadar eğitim almalı?
"Oryantal olmayı istedikten sonra iyi bir müzik kulağı olan bir kişi 3 aylık bir eğitmle bunu gerçekleştirebilir. Türkiye'de herkes kendinice çok iyi dans ediyor ama önemli olan bunu tekniğiyle öğrenip dans etmek..."
-Yeni projeleriniz var mı?
"Cemil İpekçi'in sahibi olduğu Gitane Cafe'de eylül ayında bir programa başlayacağım. Sahneye Cemil İpekçi'nin dikeceği bir kıyafetle çıkacağım. Şimdiden, müziğiyle, koreografisiyle farklı bir tarzda gösteri ortaya çıkarmak için çalışıyoruz."
YAŞAMINI YAZIYOR
-Bildiğim kadarıyla bir de kitap yazıyorsunuz?
"Evet. Cambaz tellerinden başlayıp Monaco Sarayı'na kadar giden enteresan bir hayat hikayemin olduğunu düşünüyorum. Gezici Luna Park sahibi olan ailem sayesinde bir çok kent gezip, çok sayıda insan tanıma şansım oldu. Bende bu zenginliği sayfalara dökmek istedim. Şu an yazmaya devam ediyorum."
-Bir dansçı olmanın yanında insan psikolojisiyle de yakından ilgileniyorsun...
"Evet. Fazlasıyla ilgiliyim. Hatta dans derslerinde birkaç farklı müzik eşliğinde kişileri dans ettiriyorum. Ve bu kişilerin karakter çözümlemesini yapıyorum. Bu kişelerin bastırdıkları duygular, yaşadıkları sıkıntılar, o an hissettikleri, yaşam tarzları ortaya koydukları danstan anlaşılıyor. Bunları kendilerine söylediğimde çok şaşırıyorlar. Dans aslında bir ruh dilidir. Kişinin bedeni de dans ederken bunu bana anlatır."