Güzelliğin ifadesi ve ekşi şeyler
Güzelliğin ifadesi
ve ekşi şeyler
"Toprağın Çocukları" filminin yönetmeni Ali Adnan Özgür, geçtiğimiz günlerde katıldığı bir söyleşide oyuncu adaylarına; "Hayat adil değil. O yüzden hayallerinize ulaşmak için daha çok çalışmalı, daha fazla istemelisiniz" diyordu. Bu aşkta da savaşta da böyle.
Her geçen gün özlemi içimizde büyüyen Mustafa Kemal Atatürk, sadece bağımsız olmak isteyen bir ülke için mücadele etmedi. Hür düşüncenin egemen olduğu, barış içinde yaşayacak, kendi kendine yetebilecek ve her alanda gelişmeye açık olan bir ülkenin tohumlarını attı. Tohumlar büyüdü fidan oldu. Fidanlar farklı meyveler veren, farklı tatlara sahip rengarenk ağaçlara dönüşmeleri gerekirken Yılmaz Erdoğan'ın son filmi 'Ekşi Elmalar'da ve "Toprağın Çocukları"nda olduğu gibi tek tip insan yaratmak isteyenlerin baltasının kurbanı oldu.
***
Bahçesindeki ağacın güzelliğini göremeyenler, elbette yaşamı ve hızla gelişen dünyayı ıskalarlar. Kendilerine zarar verdikleri gibi etraflarındaki insanları da olumsuz etkilerler. Yılmaz Erdoğan, bugün yaşadığımız tüm ekonomik ve siyasi tartışmaların özetini, Hakkari'den Antalya'ya göç eden bir ailenin hikayesi içinde çok fazla yormadan, sıkmadan ve kimi zaman gülümseterek vermeyi başarmış. Uzun uzun tartışmaya gerek yok aslında. Birileri bize geçmişimizi, sahip olduğumuz güzel değerleri, bilimin ve sanatın gücünü unutturmaya çalışıyor. Aynen "Toprağın Çocukları"nda anlatıldığı gibi. Oysa unutmamız gerekenler; bizleri para hırsına, hesapsız harcamaya, cehalete ve sevgisizliğe sürükleyenler, ötekileştirmeye itenler.
Umarım bir gün bize anımsatılanlar; bilim ve sanat insanlarımızın dünya çapında ilgi gören üretimleri olur. Umarım bir gün bize anımsatılanlar; düşüncelerin özgürce paylaşıldığı aydınlık günler olur. Umarım bir gün bize anımsatılanlar; ülke yönetiminde söz sahibi olanların, sanatı güzelliğin ifadesi olarak tanımlayan Atatürk'ün "yurtta sulh, cihan sulh" düşüncesini koruyarak attıkları çağdaş adımlar olur.
Yoksa unutmak, bazı insanlar için iyi olabilecekken ülkeler için çok kötü bir hastalıktır.
Aydınlığa açılan sanat merkezleri
Bugünlerde yüzümü gülümseten olaylardan biri, İzmir'deki ilçe belediyeleri tarafından birbirine ardına açılan kültür ve sanat merkezleri. Torbalı, Menemen, Bergama, Kemalpaşa, Buca ve en son olarak da Selçuk... Her zaman ve her şey de olduğu gibi yine geç kalınan işlerden biridir bu merkezler. Ama zararın neresinde dönersek dönelim kardır ve bu yapılar kent kültürünün gelişmesi için önemli bir adımdır... Anadolu'nun her köşesini gezmiş biri olarak elbette İzmir adına çok şanslı olduğumuzu söylemeli ve yurdum için üzgün olduğumu belirtmeliyim ama bence sahip olduğumuz merkezler asla yeterli değil. Ayrıca bina yapmakla da iş bitmiyor. Açılan bu merkezlerin başına deneyimli isimler getirilmeli. Kurslarda eğitim verecek öğretmenler dikkatli seçilmeli. Yeterli bütçe ayrılmadığı için yapılan etkinlikler kısıtlı ve içerik olarak yetersiz. İyi planlanmış işler ise yeteri kadar duyurulamıyor. Şehirlere can veren birer pınar gibi olan bu merkezler, halkın sanatla sanatçıyla bir araya gelmesini, üretmesini ve yaratmasını sağlamalı, topluma yeni değerler kazandırmalı, özgür düşüncenin önünü açmalı. Bergama'da olduğu gibi kent kültürüne sahip çıkan kitaplar çıkarılmalı, çizgi filmler üretilmeli, Buca'da olduğu gibi festivallere destek olunmalı, Menemen'de olduğu gibi sinemaya önem verilmeli... Hep daha iyisini, daha güzelini üretmek için çaba sarf edilmeli. Çünkü ülke olarak buna her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Yorumlar -
Yorum Yaz