Neva sarsıyor
Neva sarsıyor Pişmanlıklarımızın ve keşkelerimizin etkisinden kurtulmak için farklı yollar buluruz kendimize. Ne kadar ağır gelse de yaşananlar, benliğimizle yüzleşmemiz gerekir. Ancak ruhumuzun çekmecelerini boşaltırsak, hayata kaldığımız yerden devam edebiliriz. İzmirli doktor Ilgın Olut da yaşadığı bu iç hesaplaşmayı, yazıya dökerek çıkmış işin içinden. Üniversite okurken aşık olup evlenmeyi düşündüğü Neva'yı kaybedince, bir süre bocalayan Ilgın Olut, sevdiği kadının ismini taşıyan ilk romanı yazmış. Arkasından da Yüzleri Arayan Adam, Küf Kedisi ve Günaydın Funda adlı romanlar gelmiş.
'AYNI HATALARI YAPMAM'
"Aşk acısı çekmesiydim yazar olmayabilirdim" diyen Olut, çok okunan romanına gelen 4. film teklifini kabul ederek iki genç aşığın hikayesinin beyaz perdeye taşınmasını sağlamış. Olut, senaryoyu yazarken ve geçtiğimiz hafta vizyona giren filmi izlerken tekrar tekrar geçmişe döndüğünü söylüyor.
Bugün olsa geçmişte yaptığı hataları yapmayacağını söylen Olut, filmde anlatılanların birilerine ders olabileceğini vurguluyor. Özellikle sevgisiz ortamda büyüyen çocukların, bu ihtiyaçlarını gidermek için yaşları ilerlediğinde yanlış ilişkiler kurduğunu dile getiren Olut, "Anne ve babalara çocuk yetiştirirken büyük görev düşüyor" dedi.
Neva'nın yönetmenliğini Can Arca ve Birkan Uz üstlendi. Filmde 'Neva' karakterini Başak Parlak, Ilgın karakterini de Şükrü Özyıldız canlandırdı. Ayrıca Bedia Ener, Levent Özdilek, Nergis Kumbasar gibi tecrübeli oyuncuların da yer aldığı filmde, yerli rock gruplarından Yüksek Sadakat'in solisti Kenan'ı barmen olarak izliyoruz.
"Bu kitabı ve filmi, sevgisizliğe atılan bir kurşun gibi görüyorum" diyen Olut, "Film, yüzde 80 olarak kafamdakileri beyazperdeye aktarıyor. Zaten yüzde yüz yansıtabileceklerini de düşünmüyordum" diyor.
Her roman uyarlamasının yaşadığı sıkıntı bu filmde de var. Kitabın 380 sayfa, senaryonun ise 80 sayfa olduğunu söylen Olut, "Romanda bazı şeyleri anlatmak daha kolay. Çünkü bunun için yeriniz var. Ama filmi 100 dakikada bitirmek gerekiyor" dedi.
MUTSUZLUĞUN DİLİ
Tolstoy'un "Bütün mutluluklar birbirine benzer, oysa her mutsuzluğun kendine özgü bir hikâyesi vardır" aforizmasıyla açılan yapım, çerçeveyi 'mutsuzluk' üzerinden çizeceğinin de ipuçlarını veriyor böylece.
İki genç insanın aşkının, erkeğin 'kıskançlık' krizleri neticesinde trajediye doğru yönelmesi, filmi izleyenlerin son sahneye kadar kendini sorgulamasına yol açıyor. Geçmişe takılıp kalan, empati kuramayan erkek kahraman, ilişkiyi giderek imkansız hale getiriyor. Zaten film öyle sert bir sahneyle bitiyor ki, yerinizden bile kalkamıyorsunuz.
Olut, filmi birkaç kez seyirciyle birlikte izlemiş. Özellikle son sahneye gelen tepkiler nedeniyle salonu kimseye gözükmemek için en son terk eden kişi olmuş.
'PİŞMAN OLDUM'
Filmde erkek kahramanın biraz daha sertleştirildiğini söyleyen Olut, kadın-erkek ilişkilerine eskisi gibi bakmadığını söylüyor. Film daha ilk haftanın sonunda feministlerin ve kadın haklarını koruyan derneklerin tepkisini çekti. Öyküde kadına gösterilen olumsuz tutum nedeniyle film, Altın Bamya'ya aday gösterildi. Geçtiğimiz yıllarda 'Issız Adam' filminin de Altın Bamya'ya aday olduğunu anımsayabiliriz.
Olut aldığı eleştiriler için, "Düşüncelerini kontrol edebilirsiniz ama yaşadığınız duyguları ve onların patlamalarını kontrol etmek zor. Kıskançlık da insani bir duygu... 20'li yaşlarda bir öğrenciyken benimde yaşadıklarım bunlardı. Olayı yaşandığı gün ve sonrasında 'Neden böyle davrandım?' diye çok sordum kendime. Pişman oldum. Ama zamanı geriye alamıyorsunuz. Bu film ve kitapta da ben bir gerçeği ortaya koydum. Hayatta her şey tozpembe değil. Türk gelenek ve göreneklerinin oluşturduğu bazı sorunlar var. Birilerinin bunları göstermesi, söylemesi gerekiyordu. Artık yaşanan her şeyin sevgiyle yaşanması gerektiğine inanıyorum. Zorlamayla değil. Ben ortaya çıkan filmden memnunum" diyor.
Yorumlar -
Yorum Yaz