Haydi 'Zumbathon'a
Haydi 'Zumbathon'a
Hastanedeyim... Kalp spazmı geçiren babamın acil servisten yoğun bakım ünitesine alınışını izliyorum. Bir an önce iyileşmesi ve oradan çıkması için dua ederken önümden bir sürü gözü yaşlı hikaye geçiyor. Kaybedenler, kaybedilenler, arananlar, bulunmaya çalışılanlar, geri dönmesi için uğraşılanlar ve iyi olacak olanlar.
Bir yandan da İstanbul'da bomba patladığı haberini alıyorum. Kardeşime ulaşamadığımız için bir de onun merak içindeyiz. Belki görür de bizi arar diye Facebook'ta konum bildirimi yapıyorum. İşte böyle acayip bir haldeyiz. Yani Türkiye gibiyiz... Ardından hastanede olduğumu öğrenenlerin sorularına ve aramalarına karşın bir cevap yazmam gerektiğini düşünüp babamın durumunu paylaşıyorum.
Sonra telefonum susmuyor, mesajlar kesilmiyor. Akrabalarımız, dostlarım, arkadaşlarım, sevenlerim, takipçilerim aramaya, sormaya başlıyor. Herkes bir şeyler yapmak istiyor, herkes bir şeylerin ucundan tutmak... Oysa beklemekten ve dua etmekten başka yapılacak bir şey yok. Yine de şükrediyorum, var oldukları için. O çaresizliğin arasında biraz da olsa kendime geliyorum. Saatler sonra kardeşime ulaşınca biraz daha rahatlıyorum.
Babama zatürre teşhisi konuluyor. Durumu giderek iyileşirken 2. günün sonunda göğüs hastalıkları bölümüne alınıyor. Ama hastanede etrafımızda dönüp duran hikayeler bitmiyor.
***
Hemen yanındaki yatakta sahnedeyken fenalaşan bir tiyatro oyuncusu var. Öksürmekten oyunu tamamlayamayınca hastaneye gelmiş. Meğer adamcağızın damarı tıkanmış kalp krizi geçiriyormuş. Acilen ameliyata alındı. Evi tek maaşla geçindiren 2 çocuk babası adamın bedeni yoğun çalışmaya ve strese dayanamamış. Sonra kendisinden bir daha haber alamadık. Onun yerine gelen amca ise bir şoför. Hiç sigara içmemesine rağmen ciğerleri iflas etmiş. Evinin her yerinde oksijen sağlayan makinelerden varmış. Ziyaretine, ne karısı ne çocukları geldi. Doktorlar adamın günlerinin sayılı olduğunu söyledi...
Yaşamak bazen o kadar zor ki aklıma, "Delilik, kirli gerçekliğe, yaşamın zorluklarına ve saf kötülüğe karşın bir seçimdir" sözü geliyor.
Hastanede tüm bunları düşünürken telefonum çaldı. Telefonun ucundaki arkadaşım bana, delirmek yerine, birilerine yardım etmek için çaba sarf eden bir grup insandan bahsetti ve bir telefon numarası verdi. Yaptıkları işler çok hoşuma gidince bende numarayı tuşladım.
***
Bu kez telefonun ucunda zumba hocası Ece Süeren Ok vardı. Onun da bana ilk söylediği şey hayatın zorluklarına karşın bugünlerde insanların daha fazla bir araya geldiğiydi. Normal olanların delirmeye karşı bir mücadelesi miydi bu, yoksa deliler bir araya mı toplanmıştı bilemedim... Bana yeni projesinden bahsetti.
Aslına bakarsanız Ece Süeren Ok uzun süre bir şirkette insan kaynakları direktörü olarak çalışmış. Daha iyi yaşamak için neler yapılması gerektiğini araştırırken zumbayla (Latin danslarından ilham alınmış bir kardiyo ve dans çalışması) tanışmış ve bir süre sonra eğitmeni olmuş. Şu an bir danışmanlık şirketinde çalışan Ok, tam bir sportmen olmasının yanında bir yardımsever. 2012 yılından bu yana Zumbathon adını verdiği bir sosyal sorumluk projesini yürütüyor. Nedir bu Zumbathon derseniz: Zumba ve Marathon kelimelerinin birleştirilmesiyle oluşan, normal bir dersten uzun süren ve tüm dünyada yapılan eğlenceli bir parti. Katılımcıların eğlenerek ve spor yaparak, bağışta bulunması amaçlanıyor. Katılım ücreti de 20 TL.
Ece Süeren Ok, 21 Haziran 2012'de ALS –MNH Derneği yararına, 14 Şubat 2013'te Kadına Şiddete Hayır! demek için, 8 Mart 2013'te Meme Vakfı yararına zumbathon düzenlemiş. Ayrıca Soma faciasından etkilenen çocukların normal hayata dönebilmesine destek olabilmek amacıyla oyuncak kampanyası, 22 Ağustos 2015'te de hapishanelerde anneleri ile yaşamak zorunda kalan çocuklar için de 'İçerde Çocuk Var' projesi hazırlamış.
Aynı zamanda bir koşucu olan Ok, katıldığı her yarışmayla da bir dernek için bağış topluyor.
Şimdiki projesi ise 25 Aralık 2016 Pazar günü saat 18.00 - 20.00 saatleri arasında, DESEM'in katkılarıyla İzmir'de Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlük Spor Salonu'nda zumba eğitmenleriyle birlikte Kanserle Dans Derneği yararına Zumbathon yapmak. Bunun için Dernek Başkan Yardımcısı Güzin Yıldırım ve çok sayıda zumba hocası kendisine destek olmuş. Organizasyonun amacı, kanser hastalarını ve hasta yakınlarını bilinçlendirme adına çalışan Kanserle Dans Derneği yararına fon yaratmak. Yaratılan bu fon ile hasta yakınlarına yasal hakları konusunda bilinçlendirme çalışmaları yapılacak, hastalara da hayatlarına devam edebilmeleri için gereken destekler sağlanacak.
***
Der ki Mevlana; "Kelimelerini yükselt, sesini değil. Yağmurdur çiçekleri büyüten, gök gürültüsü değil."
Kelimeler o kadar güçlüdür ki bazen tüm dünyayı tek
bir fikrin altında birleştirir.
Kanserle Dans Derneği'nin sitesine girip baktığımda (www.kanserledans.org) onların da bu güçten faydalandığını gördüm. Derneğin kurulma öyküsünü okursanız bunu siz de fark edersiniz. İnsanların genleri zorlukları ve sorunları aşmak üzerine kurgulanmış. Derneğin kurucuları Esra Ürkmez ve Ebru Tontaş'ın ise 'zorluklar için mücadele et ama onları aşamasan da öğrendiklerini paylaş' üzerine...
Bilgi birikimlerini kurdukları site sayesinde insanlarla aktarmaya başlayan Esra Ürkmez ve Ebru Tontaş çok önemli bir işe imza atmış. Siteden aktarılanlar kanserle mücadele edenlere ışık olmuş, düzenlenen etkinlikler çok sayıda insana moral vermiş.
Bu arada atlamayalım kanser günümüzün en çok görülen hastalığı ve Ece Süeren Ok'un annesi ile halası da kanseri atlatan insanlardan.
Sonuç olarak 2016’nın son günlerinde, kanser hastalarına ve yakınlarına umut dolu bir 2017 yaratabilmek için desteğinizi rica ediyoruz. Alacağınız her bilet kanser hastalarına umut olacaktır. İyilik çemberine siz de bir el verin.
Yorumlar -
Yorum Yaz