Not: Röportaj yaptığım Mustafa Bey ile ilgili detaylı bilgiye şu adresten ulaşabilirsiniz: http://www.naturline.com.tr/TR/61/
Bitkisel tedaviyi
yeniden keşfediyoruz
21 yıldır bitkisel tedavi üzerine çalışan Dr. Mustafa Yaşar, Türkiye'de hekimlerde bilgi eksikliği olduğunu ve çalışmaları denetleyecek bir kurumun olmadığını söylediGökmen Küçüktaşdemir
Mutlu bir yaşam için yapılması gerekenleri sıralarsak sanırım en başa sağlığımıza dikkat etmemiz gerektiği maddesini koyarız. Biliriz ki sağlımız yerinde değilse enerjimiz, hareketlerimiz ve motivasyonumuz kısıtlanır. Ayrıca günümüzde çok değerli olan zamanımızı yitirirken maddi açıdan da önemli bir yükün altına girmiş oluruz. Sadece kendimizin değil yakın çevremizdeki insanları sağlığı da bizim için önemlidir. Hatırlayın annenizin, babanızın ya da arkadaşlarınızın size yaptığı uyarıları…
Tüm bunlara rağmen yine de hasta olmadan sağlımızın kıymetini anlayamayız. Başımız ya da midemiz ağrısa, kilo aldığımızı hissetsek, kendimizi gelişen tıbbın kollarına bırakır, üretilen sentetik ilaçlarla sorunumuzu çözmeye çalışırız. Ne acıdır ki, yurdum insanları içinde neredeyse herkesin bildiği, su içinde kabarcıklar çıkararak eriyen kalsiyum sandoz hapını gazoz niyetine misafirlere ikram edenler bile var… Bugün ilaç kartellerinin de bizden istediği tam olarak da bu aslında. Daha çok insanı ilaç bağımlısı haline getirmek… Çok sayıda insanın ilaç sektörü sayesinde para kazandığını, milyarca doların bu sektörde döndüğünü düşünürsek kendilerine göre haklılar elbette. Ama ya sağlığından olan insanlar…İNSANLIK KADAR ESKİ
Bugün Avrupa ülkeleri insanlarını, sentetik ilaçların yanı sıra fitoterapi (bitkisel tedavi) ile de iyileştirmeye çalışıyor. Özellikle Almanya'da doktorlar, bitkisel ürünlerin hastanın sorununu çözemediği durumlarda, kişiden özür dileyerek sentetik ilaçlarla tedavi yöntemine başlatıyorlar.
Aslında şifalı bitkilerin tarihi, insanlık tarihi kadar eski. Tıp ilminin bulunmadığı zamanlarda bile, şifalı bitkilerle tedavi yapan insanlar hep olmuş. Türk ve İslâm tarihinde Lokman Hekim, İbn- i Sina, İbn- i Baytar, Ebu Reyhan el Biruni, Davud-u Antaki, Al Gafiki gibi ünlü hekimlerin, Anadolu'da yetişen şifalı bitkiler hakkında çeşitli eserleri mevcut.
Şimdiki zamana ve Türkiye'ye dönersek, halkımızın bu konudaki bilgisi, oturduğu çevredeki aktarlardan ve televizyon programlarına konuk olan insanların anlattıklarından öğrendikleri kadar. Hemen hemen her gün televizyon kanallarında bitkisel tedaviden bahseden birini görmek mümkün… Bu insanlar daha yakından takip edildiğinde büyük bölümünün yeterli donanıma sahip olmadığı, kendilerini ve kendilerine ait 3-5 ürünü pazarladıklarını rahatlıkla görebiliyoruz.
Biz de bu konuyla ilgili bir araştırma yapıp, ülkemizde bitkisel tedavi yöntemlerini layıkıyla uygulayan, gelişimi ve bir standardın yakalanması için çaba harcayan kimler var diye araştırdık. Karşımıza, İzmir'de yüzde yüz doğal ürünler hazırlayan ve tüm gıda takviyeleri aktarlar yerine eczanelerde satılan Naturin isimli bir firma çıktı.
150'den fazla bitkiyi kombine ederek 310 çeşit destek takviyesi üreten firma çalışmalarını 23 ülkeye satıyor.21 YILDIR TEDAVİ EDİYOR
Bitkilerin önemli bölümünü kedilerinin yetiştirdiğini anlatan şirketin Yönetim Kutulu Başkanı Dr. Mustafa Yaşar ve Genel Müdür Yardımcısı Alparslan Karasaban ile konuyla ilgili keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Naturin hakkında bilgilenirken aynı zamanda da firmanın üretim, paketleme, laboratuvar ve depo bölümlerini gezdik.
Dr. Mustafa Yaşar, 21 yıldır bitkisel tedaviyle uğraşıyor. Aynı zamanda akupuntur ve biyonerji uzmanı. Hastalarını önce muayene edip vücutlarında enerji, manyetik alan, meridyen taraması yapıyor. Böylece 12 sistemden oluşan bedenin nerelerinde sorun olduğunu, sistemin neresinde düzen bozukluğu olduğunu tespit ediyor. Çok sayıda hastalığınız olabilir ama bu vücudunuzdaki bir hastalığa bağlı olarak diğerleri gelişebilir. Doktorumuz bize, bitkisel tedavi ile hastalığımızı yendiğinizde diğerlerinin de kolayca sonlanacağını anlatıyor. Öğreniyoruz ki, sentetik ilaçlar ise sadece sorunu baskılarmış ve sorun çözülmediği için de birçok başka hastalığa kapı açarmış.
Bitkisel tedaviye ilk yönelmesi de bir aktar tarafından gerçekleştiğini belirten Dr. Mustafa Yaşar, "Üniversite 2. sınıftayken aldığım ilaç eğitimleri sırasında şeker var, şeker düşürücüler var, tansiyon var, rahatlatıcılar var, hep antilerle oluşan bir tedavi sistemi uygulandığını gördüm. Ben de acaba başka bir sistemle bu bozulan yapıyı düzeltebilir miyiz diye düşündüm. Bir gün gazetenin birinde bir ilan gördüm. 'Kanserden astıma kadar tüm hastalıklara son' yazıyordu. Ben de merak ettim, aradım, 'Nasıl oluyor bu iş' diye. Arayıp, sizin yanında çalışabilir miyim diye sordum. "Bu iş sizin bileceğiniz işlerden değil, siz kendi işinizi yapın bu farklı bir olay. Doktorlar bu işi anlamaz" dedi telefondaki adam. Üniversitedeki hocalarım da günümüzdeki tıpla bitkiyle tedavinin ne alakası var diye benimle dalga geçtiler. Bense Uzakdoğu'da, Kore'de, Azerbaycan'da yapılan tedavi sistemlerini gözledim ve bitki tedavisinin var olduğuna inanıp kendimi bu alanda eğittim" dedi.
Bitkilerle tedavi olmak istediğinizde istediğiniz bitkiyi ancak aktarlarda bulabilirsiniz. Ama onların nasıl ve nereden toplandığını hangi şartlarda saklandığını bilemezsiniz. Sterilizasyonu var mı, etken maddeleri hangilerdir? bunların bilinmesi gerekli. Naturin bu anlamda titiz bir çalışma yürütüyor. Bunu üretim tesisinde görmek mümkün...Aktariye sisteminde çalışan insanlar birbirilerine yıllar içinde bilgilerin aktarmış. Bu deneme yanılmayla geçen bir geçiş dönemi olmuş. 1930-40'lardan sonra bilimsel döneme geçiş yapılmış. Organize etken madde tayiniyle ve gelişen teknolojiyle ilaç sanayi sektörü gelişmiş. Sektörün gelişmesiyle olay ticari formata girince bitkiler bir kenara bırakılmış. Sanayi bazlı yüz yıllık bir dönemde doğadan kopuş yaşanmış. Avrupa kopuşun gerçekleşmesinden 25-30 yıllık bir sürenin sonunda doktorlarını ve eczacılarını bitkisel ilaçlar konusunda eğitmiş. Ve üretilen bitkisel ilaçlarında da denetimini gerçekleştirmiş. Bizdeki eksiklik hekimlerimize bu bilgilerin aktarılmamasından kaynaklanıyor. Hekimlerimiz, bitkiyle tedavi denildiğinde aktarlardan alınan ürünlerde yapılan tedavi sanıyor ve "Böyle bir şey olmaz" diyor.
Tüm olumsuz düşüncelere rağmen bitkisel tedaviyi Türkiye'de gelişmiş ülkelerin düzeyine getirmek için çalıştığını anlatan Dr. Yaşar, "Steril koşullarda üretilen ilaçlarla bir sistem kurulmasına karar verdikten sonra bu süreçte 7-8 sene Ar-Ge çalışmaları yaptık. Arazide en iyi ürünü üretebilmek için önemli çalışmalar gerçekleştirdik. Uluslararası standartlarda ürün üretmeye başladığımız zaman piyasaya girdik. Özveriyle yaklaştık. Manevi yaşantı ve hastalıklara karşı bulduğumuz yöntemlerin oluşturduğu zevk bizi besledi. 10 yıllık bir ön çalışmanın sonrasında 3 yıldır Naturin piyasada. Biz şu an tek firmayız. Biz başka firmaların da olmasını istiyoruz. Bitki almak istediğimiz de bitki bulamıyoruz. O nedenle kendimiz yetiştirmek zorunda kalıyoruz. Bitki üretmek istiyoruz tohum yok. Tohum bulmak lazım. Bunun için tohum üretiyoruz. Ürünü yaptınız analizini yapmanız lazım. Yapacak yer yok. Bunların hepsini bünyemizde topladık. Kliniğimde tamamen hastalarımı bitkisel ürünlerle tedavi ediyorum. Onun dışında kimyasal ilaçlardan uzak tutuyorum. Tüm ürünlerimiz gıda statüsünde gözüktüğü için Tarım Bakanlığı'nın onayı alınmış durumda" diye konuştu.GIDA DESTEK TAKVİYESİ
Firmanın ürettiği ilaçlar destek grubu giriyor. Bir süre sentetik ilaçlarla birlikte alınırken vücut alıştıktan sonra sentetik ilaçlardan vazgeçilip bitkisel ürünlere dönülüyor. Avrupa'da tamamlayıcı tıp diye geçen fitoterapiyi uygulayan Dr. Yaşar, yoğunluktan hastalarına Ağustos ayına gün veriyor. Fitoterapiye alternatif tıp diyen meslektaşlarına Dr. Yaşar şöyle takılıyor; "Alternatif ibaresi benim yaptığım değil sizin yaptığınız tedaviye aittir. Bizim tedavi sistemimiz insanlığın var olduğundan beri kıllanılan bir sistem. Oysa diğerinin 100 yıllık bir geçmişi var. Demek ki bizimki varmış. Sizinki ona alternatif olarak gelmiş."
'Alternatif tıp' deyimini iğreti edici bulan Dr. Yaşar, "Senelerce tansiyon hapı kullanmış bir hastaya biz aldığın ilaçları kes bizimkileri al diyemeyiz. Çünkü yıllarca bu ilaçlarla bloke edilmiş hastalık. Birden sistemin alış olmadığı ürünler verilmesi yanlış olur. Birlikte ve tamamlayıcı olarak verilmeli zamanla sistem uyarıldıkça kimyasal ilaçların dozu azaltılabilir. Bu bir hekimin kontrolünde yapılmalı" diyor.
Türkiye'de bitkisel tedaviye bakışın değişmesi gerektiğini vurgulayan, Dr. Yaşar, "Hekim ve eczacılara bir an önce bu iş anlatılmalı. Aktarlarla olacak bir sistem değil. Mutlaka eğitim ve denetleyici bir sistem getirilmeli. Hekimlerin birçoğu bunu reddediyor. İlmin olduğu yerde bu tip tedavilerin yerinin olmayacağını söylüyorlar. Tam tersine ilmi olarak zaten bir sürü çalışma yapılmış. Bunu görmüyor çünkü gösterilmemiş. Biz Ege ve Pamukkale üniversitelerinin İlaç ve Ar-Ge bölümleriyle işbirliği içindeyiz. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu bilen tam olarak bilen bir kurum yok ülkemizde. Hekim olsun olmasın birçok kişi televizyonlara çıkıp bitkisel tedavi ile ilgili konuşuyor. Burada ortaya konan tek yararlı durum sentetik ilaçlardansa bitkisel ilaçların daha yararlı olduğunun artık konuşuluyor olmasıdır. Türkiye'de bunu denetleyecek bir otorite yok. Biz Tarım Bakanlığı'na bağlıyız. Oysa Avrupa'da Sağlık Bakanlığı'nı konusu bu sistemler. Gıda formatından çok destekleyici ürün formatındalar. Tarım Bakanlığı ilacı oluşturan maddelerin oranlarına ve kullanış miktarına bakarken Sağlık Bakanlığı ilacın etkilerine bakar. Muadili olmayan ilaçlar üretiyoruz. Genelde bu piyasaya giren firmalar daha çok zayıflama ilaçları ile ortaya çıkıyorlar. Bu ilaçlar ise vücuttaki suyu ve ödemi atarak kişiye zayıfladım hissi veriyor ama aslında zararlılar ve Sağlık Bakanlığı kontrolünde olmaları gerekir" dedi.
Bugün uzmanlar spor yapan, sağlıklı beslenen, stresten uzak kalan insanların hasta olmayacağını anlatıyorlar. Bedeninize daha iyi bakmak için siz de kapınızın bir hastalığın çalmasına beklemeyin.