İşte öyle bir şey
İşte öyle bir şey
Eskiler, “Tek canı sağ olsun da, yel essin kokusu gelsin yeter” der sevdikleri için… Hepimizin hayatında, yaşantımıza bir yerinden dokunan, özlemle andığımız insanlar vardır. Ruhumuzun bir yerlerine iğnelediğimiz, sözleriyle, anılarıyla ve eserleriyle yüreğimizi sızlatmasına izin verdiğimiz insanlar…
Kimini tanıma fırsatı bulduğum, kimini idol olarak görüp uzaktan takip ettiğim yani içimde bir yerlerde kendilerine yer açtığım, pek çok insanla geçtiğimiz gece birlikteydim. Yapıtlarıyla, birikimleriyle, bakış açılarıyla ve hissettirdikleriyle hepsi aynı sahnede bir araya geldiler. Müziğin birleştirici ve güçlendirici gücüyle dile geldiler… Çoğu bu dünyadan uzaklaşmış olsalar da İzmir’in imbatının eşlik ettiği şarkıcı Erol Evgin’in sayesinde, karşımızda vücut bulabildiler. Çocukları dil, din, mezhep, ırk ayırmadan “Yavrularım, kuzucuklarım” diye seven Adile Naşit de oradaydı, dünyayı Türklere, Türkleri dünyayı şarkılarıyla anlatan Barış Manço da, direnişin simgesi olan Cem Karaca’da oradaydı Türkiye’nin ilk Müslüman kadın oyuncusu Bedia Muvahhit de, sanat güneşimiz Zeki Müren de, Melih Kibar ve Çiğdem Talu da… Ve daha kimler kimler…
***
Biz biliyorduk bizi terk etmediklerini ve terk etmeyeceklerini ama yine de Erol Evgin’e eşlik edip hep bir ağızdan, “Sigaramın dumanına sarsam saklasam seni
gitme gitme gittiğin yollardan dönülmez geri” dedik.
Gözümüzden kimi zaman yaşlar süzülse de dudaklarımızdan şu sözler döküldü:
“Başın öne eğilmesin
Aldırma gönül aldırma
Ağladığın duyulmasın
Aldırma gönül aldırma”
Kimi zaman duygusallaşsak da son zamanlarda bir konserde bu kadar çok güldüğümü anımsamıyorum.
***
Bir gün genç bir kız, Erol Evgin’e gelir elinde kendisine ait bir fotoğrafla. Tam içinden ne güzel benim de genç hayranlarım var diye geçirirken genç kız, “Annem sizi çok seviyor onun için fotoğrafınıza bir imza alabilir miyim?” der. Fotoğrafı imzalarken de, “Aslında anneannem de size aşık” diye ekler. Erol Evgin bu anısını anlattığında, başta eski gazeteci şimdi sigortacı olan arkadaşım Başak Atilla ayağa kalkıp haykırdı, “Ben de sana aşığım” diye. Sonra açık hava tiyatrosunun her bir yanından kadınlar, ki içlerin de gençler de vardı, “Ben de ben de… “ diyerek haykırdılar. Kıskanmadım desem yalan olur ama bir kadının kalbine girmek çok kolay değilken, 3 kuşağa ulaşan böyle usta bir sanatçının konserinde olmak büyük keyifti... Arkasından, Temel, Dursun ve Fadime de aramıza katılınca, konserden çok kaliteli müzikle bezenmiş bir şov izledik. Hisseli Harikalar Kumpanyası’nı seyrediyor gibiydik.
***
“Zor zamanlar yaşıyoruz ama umudu kaybetmemek hepimiz için çok önemli” diyen Erol Evgin ile İzmir Marşı’yla coşmak ne güzeldi. Ne güzeldi, Nazım Hikmet’in Kuvayi Milliye Destanı ile Ata’ya selam durmak…
Kültürpark’taki Açık Hava Tiyatrosu’nu dolduran yüzlerce kişi, 49 yılını sahnelere adayan bu koca yürekli Beyefendi ile yaklaşık 3 saat süren harika bir zaman dilimi geçirdi. Bitmek bilmeyen enerjisini hayranlıkla izledik ve ona eşlik ettik.
“Son mektup”, “Adını anmayacağım”, “Sevdan olmasa” gibi Türk Sanat Müziği klasikleri de vardı repertuarında, “Ateşle oynama”, “Bir de bana sor”, “Ben imkansız aşklar için yaratılmışım”, “İçimdeki fırtına” ve “İşte öyle bir şey” gibi hiç eskimeyecek Erol Evgin şarkıları da…
Bugüne kadar Radyo Ege’deki Mikrofon Sende adlı programımıza çok sayıda müzisyen geldi, gelmeye de devam ediyor. Biz genelde yaptıkları müziğin dışında bir de şarkıcıların “star ışığı” olup olmadığına bakarız… O nedir derseniz, Erol Evgin’e bakın derim. Sahnede devleşen ve davranışlarıyla herkesi kendine hayran bırakan bu usta sanatçı için sergilenen alkışlar boşuna değildir.
Belki daha fazla cümle kurulabilir hakkında ama onu yıllardır dinliyor olmak “işte öyle bir şey”dir…
Yorumlar -
Yorum Yaz