50 yıllık emek
Verdiğiniz emeğin karşılığını aldığınız bir yolculuktur yaşam. Zamanınızı neye daha fazla ayırırsanız, başarıyı onda yakalarsınız. İyi bir sevgili, usta bir aşçı, ürünleri tercih edilen bir firma sahibi ya da hayalinizdeki her neyse, ona sahip olmanız için uzun süre çaba sarf etmeniz gerekir.
Geçtiğimiz günlerde Swiss Otel'in düzenlediği özel bir sunumda Pamukkale Şarapçılık'ın sahibi Yasin Tokat ile tanışma fırsatı bulduk. Yasin Tokat'tan, 50 yılı geride bırakan şirketin öyküsündeki 'düğüm' noktalarını, Nodus serisinden şarapları yudumlarken ve otelin şefi Wolfgang Goedl'in yemeklerini tadarken dinledik. Sohbete başlarken İzmir, makyajını çoktan yapmış, geceye hazırdı. 9. kattan baktığımızda Karşıyaka bir gerdanlık gibi hemen önümüzde duruyordu. Masada Swiss Otel Yiyecek ve İçecek Müdürü Tuncay Beyaz, Operasyon Müdürü Emre Kocamustafaoğulları, Satış ve Pazarlama Müdürü Ahmet Özkan da vardı. Onlar, kente hem farklı lezzetleri getiren hem de şarap sektörüne büyük destek veren genç ekibin yöneticileriydi. Biz sorduk, onlar yanıtladı.
***
Yasin Tokat, kariyer hedefini daha lise çağlarında belirlemiş. Kaliteli şaraplar yapmayı öğrenmek için Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi'ni seçmiş. Memleketi Denizli'nin Güney ilçesi... Yani Türkiye'de kaliteli şarap üretimi için en iyi üzümün elde edildiği yerlerden biri.
Biz masada bunları konuşurken, önümüze marine deniz tarağı ve levrek fileto, dilimlenmiş greyfurt, limon ve portakalla geliyor. Chardonnay ona çok yakışmış. Şarap bizi kelimeler eşliğinde Güney'e götürüyor.
Bugün Güney'de şarap üretimin artmasında ve bağ sahiplerinin arazilerini koruyabilmesinde, yeni markaların o toprakları seçmesinde Yasin Tokat'ın ve şirkete destek veren kardeşlerinin büyük emeği var. Anavatanı Anadolu'da olan üzümün 1200 çeşidi bulunuyor. Pamukkale Şarapçılık; Kalecik karası, öküzgözü, boğazkere, narince, misket, Shiraz, merlot, chardonnay, sauvignon blanc ve cebernet sauvignon gibi önemli yerli ve yabancı üzüm çeşitlerine ağırlık vermiş. Bu üzümlerden önemli tatlar elde etmişler.
Bu özel ürünler, bugün Mark&Spencer gibi dünyaca ünlü firmaların raflarında sergileniyor. Daha fazla ülkeye, daha fazla kente yani çok daha fazla insana ulaşabilirler, Türkiye'ye gelir getirebilirler ancak anladığımız kadarıyla vergiler onları biraz zorluyor. Her şeye rağmen Yasin Tokat, hayatını en iyi tatları keşfetmeye ve onları birer markaya dönüştürmeye adamış. Ondaki umut ve enerji kısa sürede tüm masaya yayılıyor.
***
Shirazla servis edilen ördek rulo, yaban mantarı, kakao ve kızılcık sos ardından gelecek güzel yemeklerin habercisi gibi.
Chardonnay, Shiraz, Cabernet Sauvignan ve Merlot Cebernet Franc... Hepsi de birbirinden kaliteli, sindirimi kolay ve lezzetli şaraplar ama sanırım beni en çok Independent yazarları gibi Merlot Cebernet Franc etkiledi. Yanında ikram edilen keçi peyniri, baharat salatası ve trüf sosu pas geçmemek gerekli. Böyle farklı bir tat daha önce damağıma değmedi desem yeridir.
Son olarak sote kaz ciğeri ve ızgara bonfile geldi... Körpe sebzeler, patates ve kırmızı şarap sosuyla sunulan yemeğe Cabernet Sauvignan eşlik ediyordu. İkisi sanki tatlı tatlı kavga eden bir çifti andırıyordu. Hem seyretmek hem yemek muhteşemdi. Normalde tatlı en son yendiği için akılda en çok kalan yemektir. Ama bu kez pek öyle olmuyor. Meyveli baklava hafif ve güzel bir tada sahip olsa da yemeklerin ardında kalıyor.
Dilerim ki, aşkla yapılmış yemek ve yeni tatlar her zaman bizleri bir yerlerde bekliyordur... Sevgiyle kalın...