HİSLERİMİZLE OYNAYAN ALGORİTMALAR
HİSLERİMİZLE OYNAYAN ALGORİTMALAR
Kayıp Atlantis kıtası, her zaman ilgi çeken konulardan biri olmuştur. Bu nedenle de pek çok kez sanatın farklı alanlarında işlenmiştir. Aralık ayında beyaz perdeye yeni bir Atlantis filmi yansıyacak: Aquaman… Bol görsel efektle karşımıza çıkacak olan macera dolu film, su altındaki görünmeyen dünya ile karada yaşayanların tanışmasını konu alıyor… İlk karşılaşmalar her zaman heyecan verici olabilir ama mutlu sonla bitip bitmeyeceğini kimse bilemez…
Biz insanoğlu, bu karşılaşmalardan en büyüğünü aslında teknoloji devrimleriyle yaşadık ve yaşamaya devam ediyoruz. Sanal zeka ve biyoteknoloji uzmanları bize hiç bilmediğimiz dünyaların kapılarını aralıyor. Bu tanışmalardan en heyecan verici olanı ve aynı zamanda bence en tehlikelisi, sanal zekalarla birlikte hayatımıza giren algoritmalarla oldu. Önceden çevremizdeki kadınların ya da erkeklerin dikkatini çekmeye çalışırken şimdi algoritmaların dikkatini çekmek için çabalıyoruz. İnternette paylaştığımız haberler için “Şöyle bir başlık kullanırsak Google algoritmalarının ilgisini çekebiliriz ve daha fazla kişiye ulaşabiliriz” veya “Bizi daha fazla kişinin takip etmesi için paylaştığımız fotoğraflarda mutlaka etiket kullanmalıyız” diyoruz. Ve hayat arkadaşımızı bazen bu yolla bulmaya çalışıyoruz. Biz bu seviyede düşünürken birileri onlar sayesinde hayatımızı yavaş yavaş kontrolü altına alıyor. Algoritmalar bunu; zevklerimizi, beğenilerimizi, hobilerimizi ve hatta yaptığımız alışverişleri, topladıkları büyük veri bankaları sayesinde yapıyor. Başta bize doğum günlerimizde sürpriz yapacak bir sevgili gibi gözükse de ya sonrası?
***
Seçim ve referandumlar gibi pek çok şey, ne düşündüğümüzle değil, ne hissettiğimizle alakalıdır. Algoritmalar artık hislerimizle oynuyor. Ne dersiniz, bir süre sonra bizi bir kağıt parçası gibi bir kenara fırlatıp atabilirler mi?
Yıllar önce bilgisayarlarla insanların yaptığı satranç maçları haber olurdu. Bir insanın bir bilgisayarı yenmesi imkansız hale geldiğinden artık bu tarz haberler göremiyoruz ama geçtiğimiz yıl iki yazılım arasındaki mücadele büyük olay oldu.
Çünkü yapay zeka programı AlphaZero, en yüksek reytingli satranç motoru Stockfish’i yendi. AlphaZero, kapalı kapılar ardında gerçekleştirilen 100 oyunluk maçı; 28 galibiyet, 72 berabere ve sıfır mağlubiyet ile kazandı. Aslında buradaki en önemli nokta şu: Stockfish’e satranç hamlelerini ve stratejileri insanlar öğretmişti. Oysa, AlphaZero’nun satrancı “kendi kendine öğrenmesi” sadece dört saatini aldı.
***
Yapay zekayı kullanarak ses sentezleme konusunda şu anda dünyadaki en gelişmiş teknolojiyi yazanlar, kodlayanlar 30’lu yaşlarda ve belki daha gençler… Ve bunlar ne ABD’de ne de Çin’de geliştirmişler bunu. Lyrebird’ün kurucularından biri olan Jose Sotelo, Meksika gibi kişi başına düşen gayrisafi milli hasılası Türkiye’ye çok benzeyen bir ülkeden kalkmış Kanada’da Toronto Üniversitesi’ne gitmiş. Dünyanın başka yerlerinden kafa dengi birkaç arkadaşıyla birlikte bir start up kurmuşlar. Kimi imkansızlıklara kafayı takmak yerine yazdıkları koda odaklanmışlar. Yapay zeka üzerine çalışmaya devam ediyorlar. Buradan bakıldığında, başarılı olmak için kendimize koyacağımız kişisel hedefler çok önemli.
Aquaman filminde olduğu gibi dünyayı birleştirmek gibi bir hedefiniz olmayabilir ama hedeflerinizin içinde yerküreyi daha güzelleştirmek ya da gelecekte de yaşanabilir bir halde kalmasını sağlamak yer alabilir.
Yazılarımda yapay zekalardan bahsederken kendimi, ilişkisinde çıkmaza giren bir arkadaşına öğüt veren biri gibi hissediyorum. Çünkü ilişkilere dışarıdan bakan ve bizi tanıyan bir göz, biz, her ne kadar görmek istemesek de doğru tespitlerde bulunabilir. Bunları yazarken de amacım aslında öğüt vermek değil, gelecekte karşılaşacağımız “işsizlik, yabancılaşma, işe yaramaz hissetme, değersizlik’ gibi sorunlar için bugünden farkındalık yaratmak. Yarın için bugünden ve henüz tam geç kalmamışken kolları sıvamak.
Yorumlar -
Yorum Yaz