Anadolu'nun cam belleği Alaçatı'da
Anadolu'nun cam belleği Alaçatı'da
Değerini bilemediğimiz öyle çok şey var ki etrafımızda, yaşamın hızlı temposu içinde ister istemez fark etmeyip es geçiyoruz. Bazen durmadığımız, hayattan mola almadığımız için bazen de önemsemediğimiz ya da varlığını yadsıdığımız için... Dünyanın en yetenekli kemancısı da olsanız, konser biletleriniz 100 dolardan da satılsa Washington gibi bir yerde, bir metro istasyonunda çaldığınızda kimse sizi fark edemeye biliyor. Joshua Bell'in tarihe geçen metro deneyi bunun bir kanıtı. Ama tarih, zaten bu ve bunun benzerleriyle dolu değil mi?
Hatta, tarihin ta kendisi de; yok edilen antik kentler, parçalanan müzelik eserler ve yakılan kütüphaneler yüzünden bu durumdan mağdur değil mi?
ALAÇATI'DAKİ HAZİNE
Alaçatı'dayım... Yaz aylarının kalabalığından uzak, sessizleşen sokaklarında geziyorum. Eskiden adlı bir dükkanın önünden geçerken tanıdık bir yüzle karşılaşıyorum. Dışarıda duvara dayanmış birbirinden farklı, rengarenk kapıların önünde duruyor. İçerisi Türkiye'nin cam hafızası gibi... Çeşitli boylarda, renklerde, biçimlerde cam eşyalar rafları doldurmuş. Anadolu'nun her yerinden ve farklı tarihlerden örnekler bulmak mümkün. Hepsi birer antika... 16. yüzyıldan günümüze bardaktan, kavanoza, yağ şişeleri, sürahiler... Ne ararsanız var. Oktay Durna, danışmanlığını yaptığı "Eskiden" isimli antika dükkanına bizi davet edip içerde tarihi bir yolculuğa çıkarıyor.
Oktay Durna'yla TRT Radyo 1'den, yapımcılığını Sevim Özkal'ın üstlendiği "Gecenin İçinden" programından tanışıyoruz. Durna, radyoculuğunun dışında bir piyanist, sörfçü ve Anadolu cam sanatı koleksiyoncusu. Gelecekte de bir müze kurmayı planlıyor. Aynı zamanda "Eskiden"de; evlerde kullanılan ahşap eşyalar, toprak küpler ve kapı kollar gibi demir parçaları satıyor.
Aslında hepimizin evinde annanelerimizden, babannelerimizden kalma eşyalar vardır. Ben, Durna ile konuştuktan sonra onlara daha bir dikkatli bakmaya başladım. Bu eşyaların hem milli servet hem de maddi değeri yüksek objeler olduğunu daha iyi özümsedim.
YOK SAYILAN TARİH
Evlerimizde bulunan içi boş eski bir toprak küpü 100-150 liraya alan kişilerin, bunları yurtdışında 2 bin liradan sattığını söylersek durumu daha iyi özetlemiş oluruz sanırım.
Durna, "Yeterli kültür birikimi olmayan halkımız, bu eşyaları yıllarca yok saymış. Dükkanı gezerken 'Aaa bundan bizde de vardı ama attık' diyebiliyorlar ve bundan da hiç rahatsız olmuyorlar. Aslında sen de o eşya ile atılmışsın ve sen de yoksun ama bunun farkında değilsin. Ona sahip çıksaydın zaten zamanı geldiğinde o kültür parçacığı seni bir yere getirirdi. Aslında benim bugün sattığım eşyalar, çok rahat bir şekilde modern yaşam tarzımızın içine serpiştirilebilir" diyor. Eskiden'de aristokratlara hitap eden antika eşyaları bulmanız imkansız... Durna, Anadolu insanının kullandığı eşyaları alıp satıyor. Eşyalar toplayıcılar sayesinde tüm Anadolu'dan geliyor. Durna, "Toplayıcılardan sadece ben değil, yabancılar da eşya satın alıyor. Ama onlar benim gibi değil, TIR'larla alıyor, yurtdışına götürüp orada satıyor. Bir süre sonra Anadolu'da hiçbir şey kalmayacak" diyor.
Durna'nın elindeki en değerli objeler ise 500 yıllık 2 cam sürahi. 2 tanesi için 100 lira vermiş. Birkaç yağ şişesi var ki onlara fiyat biçemediği için satmayı hiç düşünmemiş.
BİR TESADÜFLE BAŞLADI
Durna, "Tarihi cam eşyalarla ilk kez Antakya'da davet edildiğim bir yemekte karşılaştım. Bu tesadüfle cam, beni peşinden sürükledi. Antakya bölgesinin Fenike coğrafyasının camın anavatanı olduğunu, burada büyük bir cam zanaatkarlığının olduğunu öğrendim. Sonra Anadolu'da araştırmalar yapıp bu eşyaları topladım. Hayatımdaki tüm kazancı buraya aktarıp risk aldım" dedi.
Bir gün aklındaki cam müzesini kurabilirse; 16. 17. 18. 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başlarına kadar olan Anadolu cam tarihi gözler önüne serilecek, daha iyi bir şekilde korunup teşhir edilebilecek. Sadece cam eşyalar değil seramikler de müzede yer alacak.
Bu müzenin en büyük özelliği, insan eliyle yapılmış zanaatkarlığın son dönemini teşkil ediyor olması. Günümüzde artık modern el sanatı çok az. 16. 17. ve 18. yüzyılda yapılan cam eşyalar günlük kullanım için küçük atölyelerde doğal elementlerle ustalar tarafından üretiliyordu. Bardaklar, un, şeker kavanozları, yağ şişeleri gibi. Şimdi ise fabrikalarda makineler tarafından seri olarak yapılıyorlar. Malzemenin kalitesi ve zanaatkarın el işçiliği eşyanın değerini belirliyor.
Durna'nın 26 yıllık bir koleksiyonu, 10 bin parçadan oluşuyor. Türkiye'de Durna'nın hizmet verdiği yaklaşık 80 koleksiyoner var.
Çağımız bilgi çağı. Ve bilgi çok değerli... Geçmişimizi bilmezsek, sahip olduklarımızın değerini kavrayamazsak, bizim yerimize birileri onlara mutlaka sahip çıkıyor.
Yorumlar -
Yorum Yaz