"Zerre" olmak
ya da olmamak
Birçok öykü, film karesi, farklı müzikler ve seslerle döndüm Malatya'dan. Yeni dostluklar, ilk kez gördüğüm bir kentin kazandırdığı güzel duygular ve zihnimde doğanın nefes kesici görüntüleriyle vardım İzmir'e.
3. Uluslararası Malatya Film Festivali'nde Jale Arıkan'a "En İyi Kadın Oyuncu Ödülü"nü kazandıran "Zerre" bende iz bırakan filmlerden biriydi. İzmirli yönetmen Erdem Tepegöz'ün çektiği ve senaryosunu yazdığı, Antalya Altın Portakal'da da ödülleri toplayan film, bana işsiz kaldığım ve günlerce iş aradığım bir dönemi anımsattı. Kızı ve annesiyle yaşayan Zeynep karakterinin hayata nasıl tutunduğunu anlatan hikaye, bugün ülkemizde yaşanan binlerce yaşam öyküsüden yalnızca biri. Buarada, sadece Ege'de İŞKUR'a yapılan müracat sayısının 100 binin üzerinde olduğunu hatırlatmalıyım.
***
"Zerre"yi izledikten sonra yönetmeni Erdem Tepegöz ile uzun uzun konuşma fırsatı buldum. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisat Bölümü mezunu olan Erdem, Prag'da aldığı eğitimden sonra hayatını sinemaya adayanlardan biri haline gelmiş. Önce 3 kısa film, ardından da "Zerre"yi çekmiş. Yalın, sade bir hayata odaklanmak istedikleri anlatan Erdem'in filmi, Jale Arıkan'ın parlayan oyunculuğunun yanında, mekan seçimi, teknik altyapısı ve kurgusuyla övgüye değer... Filmin en çok eleştirildiği bölüm ise sonu... Beklenmeyen bir noktada biten film için yönetmeni, "Bu bizim tercihimiz. Uzatabilirdik de ama anlatmak istediğimizi anlatıp, sorulmasını istediğimiz soruları seyirciye sordurduktan sonra, onları daha fazla yormak istemedik. Hayatın içinden gerçek bir kesiti insanlarla paylaşarak dikkatleri çekmekti amacımız ve bunu da başardık sanıyorum" dedi.
Malatya'daki festivali çok beğendiğini söyleyen Erdem, "Filmimize ilgi çok büyüktü. Gösterildiği salonlar doluydu. Bu ilgi Anadolu'daki festivallerde bizi etkiliyor. Bizi besleyen bu festivallerin sayısının artmasını ve devam etmesini diliyorum" dedi.
***
Erdem, İzmir'i çok seven ama mecburen İstanbul'da yaşamak zorunda olanlardan biri... Tutkuyla bağlı olduğu sinema sektörünün içinde var olabilmek için bu şehre taşınmış. İşsiz kaldığı ve yaşamaya başladığı yeni kentte iş bulma çabası, senaryosuna esin kaynağı olmuş. Benim de çevremde Erdem gibi birçok insan var. İzmir'de ya da başka kentlerde kendilerine iş bulmadıkları için İstanbul'a giden ve orada yaşamak zorunda olan insanlar bunlar. Ben de belki biraz şanslı olmasaydım onlardan biri olabilirdim. İzmir'e kan kaybettiren şeylerden biri de bu beyin göçü olduğunu düşünenlerdenim. Güzel sanatlar ve sinema sektörü İzmir'de çok daha fazla desteklense, elle tutulur bir sektör oluşsa, hem bu göç yaşanmaz hem de işsizler ordusu azalır.
Bunun ne kadar zor olduğunu elbette biliyorum ama sanırım zor olanı başaranların da adını tarihe altın harflerle yazdırdıklarını herkes biliyor.
Dip not:
13. Uluslararası İzmir Kısa Film Festivali, 20-26 Kasım günleri arasında düzenlenecek. Birbirinden güzel kısa filmler sizi bekliyor. Benden söylemesi.