Özgür iraden ne kadar özgür?
Özgür iraden
ne kadar özgür?
Tarihi eserleri, hayvanları, denizleri, ormanları ve daha pek çok şeyi kurtarmaya çabalıyoruz. Kimden? Yine insanlardan. Kedimizi kendimizden kurtarmaktan için çalışıyoruz. Kabul etmeliyiz ki etrafımızdaki güzellikleri ortadan kaldırarak aslında geleceğimizi yok ediyoruz... Netfilx'te yayınlanan "Travelers" adlı dizi tam da bunu anlatıyor. Dizide, gelecekte, nesli tükenme tehlikesine giren insanlar içinden bir grubun, günümüze gelerek dünyayı kurtarma çabalarına yer veriliyor.
Sanırım bugün, gelecekten gelecek birilerini beklemeden, neslimizin sürmesi için bazı sorulara cevap vermemiz gerekiyor. Ve belki de en önemli sorulardan biri de, "Yarını kurtarmak için özgür iradeye sahip misin?" Yoksa bu hayatta sadece bir seyirci misin? Pek çoğunuzun "Evet, tabi ki özgür irade sahibiyim" dediğini duyar gibi oluyorum ama bilim bugün özgür iradenin varlığını çürütüyor. Bunu en iyi reklamcılar bilirler. Reklamcılık sektörü her zaman bilimden beslenmiştir. Renkler, sloganlar, bilinçaltına gönderilmek için kullanılan görüntüler ve bunların size ne zaman ulaşması gerektiği gibi pek çok ayrıntı... Başınıza gelmiştir; alışveriş dönüşünde bir de bakmışsınızdır ki gereksiz pek çok şey almışsınız...
***
Bugün facebook algoritmaları yaptığınız 10 beğeni ile sizin kişilik yapınızı belirlerken, 50 beğeniden sonra sizi en iyi arkadaşınızdan, 150 beğeniden sonra ailenizden ve 300 beğeniden sonra sizi eşinizden daha iyi tanıyor. Ve sizi yaptığınız beğeniler üzerinden yönlendirebiliyor. Amerika'da yapılan son seçimler bunun en güzel örneğidir. Ama durun! Bu kadar değil, daha fazlası geliyor.
1952 yapımı "Singin' in the Rain", sinema tarihinin en önemli sahnelerinden birini barındırır. Bu müzikal filmde Gene Kelly, aşık olduğu için şarkı söyleyerek yağmur altında çılgınca dans eder. Ta ki bir polis memuru görünceye kadar. Aşk bize bunu yaptırdığı gibi karşılıksız olduğunda olumsuz şeyler de yaptırabiliyor. Bugün gelinen noktada, insan beynindeki farklı noktaların uyarılması ile aşk, nefret, depresyon gibi karmaşık duyguların yaratılabileceğini ya da bu duyguların ortadan tamamen kaldırılabileceği ispatlandı. Anlayacağınız zihninize sizi durduran ya da harekete geçiren bir polis memuru yerleştiriliyor.
Diyelim ki hiç materyalist değilsiniz ve büyük bir aşk acısı içindesiniz, akşam eve gidince sizin için özel hazırlanan şapkayı başınıza geçirmeniz yeterli olacak. Minik bilgisayarlarla bedeninize aktarılan küçük kapsüllerdeki hormonlar devreye girecek, beynin elektriksel hareketleri düzenlenecek ve ortada sorun falan kalmayacak. Daha da ilginci beyin kendinden hiç şüphe etmeyecek. "Evet, ben böyle olmasını istedim ve böyle oldu" diyecek.
***
Bu konuda da yapılan ilk çalışmalar askeri alanda denenmeye başlandı. ABD ordusu askerlerin miğferlerine küçük elektrot yerleştirdi. Göğüsten aşağı kısma cilt altına da minik bilgisayarlar. Bu sayede askerlerde daha fazla görülen travma sonucu stres bozukluğu ortadan kaldırıldı. Depresyonla birlikte gelen hiçlik ve boşluk duygusu, ateşlenen nöron dizilimi tarafından gideriliyor. Savaş, anında ise motivasyon sağlanıyor. Biliyorsunuz savaş ve sonrasının anlatıldığı, bu konunun işlendiği pek çok film vardır. Bir süre sonra askerler böyle bir sorun yaşamadığı için bu tarz filmler de artık saçma gelecek. Artık yapımcılar Rambo gibi filmleri yaparken bir kez daha düşünecek. Eğer bir asker böyle bir sorun yaşıyorsa bilgisayarın pili bitmiştir söylemi hakim olacak.
Diyelim ki gitar çalmak istiyorsunuz ama bir türlü konsantre olamıyorsunuz. Özel şapkanızı kafanıza takacaksınız ve ara vermeksizin çalışmaya devam edeceksiniz.
Bu çiplerin faydaları olduğu gibi zararı da olacak elbette. Düşünsenize kontrol sizden çıkıp da yapay bir zekanın eline geçerse ne olacak?
Peki yarını düşünmeden bugüne baktığında, toplumun ön yargıları, genetik miras ve yaşadıklarınla şekillenen iraden ne kadar özgür? Sen ne kadar özgürsün?
Yorumlar -
Yorum Yaz