Çöken Türk müziği
Çöken Türk müziği
Son dönemde çıkan şarkıları dinledikçe, şarkıcıların canlı performanslarını gördükçe Türk popüler müziğinin ve klasik Türk müziğinin geleceğinden daha fazla korkar oldum. Tarkan’ın Cuppa şarkısı popüler müziğin ne noktaya geldiğinin bir göstergesi gibiyken mısır patlağı gibi çoğalan korolardan çıkan sesler ve yeni bestelerin çıkamayışı da klasik Türk müziğinin bir çıkmaza gittiğini gösteriyor. Biliyorum ülkemizde her şey kötüye giderken bunun iyiye gitmesini beklemek biraz saçmalık olurdu ama yine de insan; güzel müzikler, kaliteli sözler duymak istiyor. Açıkçası ben de birçok insan gibi dinledikçe işkenceye dönüşen müziklerden çok sıkıldım.
Ne yazık ki, başka alanlarda olduğu gibi müzikal anlamda da erozyona uğramamızı sağlayan yine bizleriz. Kaliteden ödün verip parası bol müzisyenlerin kliplerine kapılarını açan televizyonları izlediğimiz için, radyolarda bu neye benzediği belli olmayan şarkıları çaldığımız için (Gerçi, Radyo Ege’den ayrılmamın bir nedeni bize dayatılan bu şarkıları çalmak istemememdir), yeterli eğitimi olmayan insanların yönettiği koroları izlediğimiz ve onlara destek verdiğimiz için biz suçluyuz.
Geçtiğimiz günlerde Ege Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nde Fakülte Dekanı Prof. Dr. Bilgehan Gültekin’in davetiyle bir etkinliğe katıldım. Prof. Dr. Cüneyt Hoşcoşkun’un Ege Üniversitesi Rektörü olmasının ardından yıllar sonra yeniden faaliyete geçen fakülteye destek olmak için bir araya gelen bir sanatçı grubunun içinde yer almaktan büyük mutluluk duydum.
Toplantıda konuşulan konulardan biri az önce dillendirdiğim Türk müziğindeki yozlaşmaydı. Güzel sesleri ve yorumlarıyla tanıdığımız TRT Türk Sanat Müziği Ses Sanatçıları Güldehen Marmara ve Turgay Kızıltuğ, yeteneği ile etkileyen TRT Türk Sanat Müziği Saz Sanatçısı Selçuk Gönüldaş ve Bestekar Zeynep Aslı Köstepen benzer görüşleri ifade ettiler. Turgay Kızıltuğ, klasik Türk müziğine en çok zararı; denetimden geçmeden bilgisiz kişiler tarafından para kazanmak amacıyla kurulan koroların verdiğini belirtti. Selçuk Gönüldaş da müzisyen ve ses sanatçısı eğitimine yeteri kadar önem verilmediğine dikkat çekti Buna karşılık ülkemizde batı müziği eğitimi veren ilk konservatuvar, Darülbedayi (Güzellikler Evi) adıyla 1914 yılında İstanbul’da Şehzadebaşı’nda açılırken ilk klasik Türk müziği eğitimi veren konservatuar ise 1976 yılında İTÜ bünyesinde kuruldu. Bu ilginç çelişkinin yanı sıra Batı’daki konservatuarlardan mezun olan öğrenciler her türlü müziği çalabilmek için eğitim alırken bizdeki ayrımın nedenini anlamak güç.
***
Geçmişte; Serkis, Mardiros, Hagop Nalyan ve Nikogos Efendiler gibi klasik Türk müziğine eserler kazandırmış ve büyük katkılarda bulunmuş çok sayıda Rum ve Ermeni kökenli besteci bulunmakta. Bugün ise komşu Yunanistan’a gittiğinizde orda da klasik Türk müziğine olan büyük ilgiyi görebilirsiniz. Oysa biz dünyanın en zengin müzikal geçmişine sahip çıkamıyor, tıpta ilaç niyetine verilen makamları es geçiyoruz.
Ufuk Caba, Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Funda Arar, Nev ve Sertab Erener gibi sanatçılar tarafından söylenmiş bir şarkı vardır. Nihavent makamındaki bu klasik Türk müziği eserinin güftesi İhsan Raif Hanım’a, bestesi ise Kemani Serkis Efendi’ye aittir. Şarkının sözleri şöyle başlar:
“Kimseye etmem şikayet ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime”
—————————————————————————————-
Gölpark mucizesi
İzmir Büyükşehir Belediyesi, Kültürpark’ın yenilenme projesini açıklarken ben de kentin nefes almasını sağlayan bir diğer rekreasyon alanı olan Gölpark’ı ziyaret ettim. Menemen Belediyesi’nin tamamen kendi öz kaynakları ile inşa ettiği 170 bin metrekarelik arazide 27 bin metrekarelik doğal gölet alanı, 3 bin kişilik amfi tiyatro ve kır düğün salonu, 2 adet kafeterya, 500 araçlık otopark, 25 bin metrekarelik alanda kurulu 93 türden bini aşkın hayvanı barındıran hayvanat bahçesi, fuar alanı, spor tesisleri ve lunapark yer almakta. Kentlerin AVM’lerle dolup taştığı bir süreçte Gölpark çok güzel bir örnek olarak karşımıza çıkıyor ve bölge halkını kendine çekiyor. Gölpark, yakın bir zamanda fuarlar, konserler, festivaller ve çeşitli organizasyonlarla tam bir cazibe merkezi olacak. Böylece kuzeye doğru büyüyen kent biraz olsun rahatlayacak. Gölpark mucizesi tüm kentlere nasip olur umarım.
http://gazetedokuzeylul.com/?p=53786
Yorumlar -
Yorum Yaz